Bu filmin yapılış amacı çok belli ki izleyicilerin zihinlerine çivi ile belli bir hissiyat çakmak imiş, filmin ve hatta birkaç adım geriye gidecek olursak eserin hazırlanışını irdelersek bundan emin olacağız. Otomatik Portakal eserinin babası aslında Anthony Burges. Kitabın ismini nasıl koyduğuna bakarsak aslında işin felsefesine dair ipuçlarına ulaşabiliriz. Bu tabir fazlaca garip, delilik derecesinde tuhaf davranışlar sergileyen kişiler için kullanılıyormuş. Yine yazarın dediğine göre rengi ve kokusu insana hoş gelecek bir meyvenin Otomatik Portakal Seks Sahneleri isminde kullanılması senaryonun Pavlovvari tavırlarına çok uygun düşecekmiş. Öncelikle Alex ismi Yunanca kökenli olup koruyucu anlamı taşımakta ama işin aslı bu değil. A ise olumsuzluk eki zaten. Delarge ise yine Latin kökenli bir kelime olan Large kökünden geliyor. Büyük anlamını taşır. Ama bu büyük ve geniş kelimeleri şüphesiz bir mecaza karşılık gelir. Kesinlikle büyük, geniş ama soyut çağrışımlara müsait bir büyüklük. Kubrick sinema sanatının Otomatik Portakal Seks Sahneleri her alanında mükemmele yakın bir eser vermiş farklı bir adam. Üç dört senede bir film çekmesinin nedeni de mükemmeliyetçiliği, hakkını da kanımca fazlasıyla vermiş. Evet işte bu filme de çalışırken şartlı refleks eğilimlerine ve davranış psikolojisine dair okumalar yapmış. Neredeyse ders niteliğinde sekanslar görüyoruz. Otomatik Portakal filminin hikayesinin post-endüstriyel dönem İngilteresinde geçmesi üzerine bir tasarı barizdir. Dönemin sosyolojik irdelemesi çok doğru yapılmış, bastırılmış şiddetin doğuracağı sonuçlar üzerine çalışılmış ve fütüristik bir iş ortaya çıkmış. Zaten izleyiciye sunulan kaos ortamı yayınlanan dönem itibari ile pek tabii distopyadır. Günümüz şartlarında değerlendirilse pek de sanatçı müdahalesi olmayan bir manzara resmi midir bu soruyu kendi bariz yanıtı içinde yanıtsız bırakmayı tercih ediyorum. Stanley Kubrick sinemasında naçizane bariz özellikleri tahlil edecek olursam detaycılığı ilk sıraya koyarım. Pek çokları için bu özellik mükemmeliyetçilik olarak isimlendirilir, kimileri için bu iki sıfat ayrı ayrı barınır eserlerin içinde. Bunun tartışmasını detaylı bir Kubrick çalışmasında ortaya koymak daha sağlıklı olacaksa da ikinci sıraya koyacağım özellik seyircinin direkt olarak hislerini hedef almasıdır. Her detayı ile kusursuzu hedefleyen sahne tasarıları görüyoruz, bu sahneler bazen bir tecavüz sahnesi bazense akıl almayacak şiddet sahneleri ama estetik açıdan başarılı, aleladelikten çok uzak… Ben keyif aldığım bu sahneleri izlerken çokça rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. İzleyicilerin çoğunda da aynı hislerin doğduğuna eminim. Bu sahnelerde aşırıya kaçma halleri, bilinçli bir rahatsız ediciliktir aslında. Günlük hayatta görüp de sessiz kaldığımız birçok olayın bu filmde seyircinin zihnine iyice işlenmesi yönetmence planlanmıştır. Belki de artık sessiz kalınmaması amaçlanmıştır. Zamanı geldiğinde Alex de ama filmin ilk yarısında özellikle diğer mağdurların şiddete uğradığı sahnelerde bize hissettirilmek istenen duygu sık sık uygulanan geniş açılı objektiflerle sağlanmış. Bazen sadece karakterlerin gözlerini perdeye yansıtan bir adam Kubrick, parmak basa basa korku, heyecan ya da üzüntü anlatılacaksa bunu yapıyor. Bu kadar vurgunun yanında sakin kamera hareketleri ve kaydırmalı sahne geçişleri de mevcut. Tempoyu tekdüzelikten kurtaran vurgu yerine pekiştirmeyi amaçlayan kamera kullanımlarına da örnekler de bu şekilde yönetmende. Filmin ilk bölümünde Alex ve kardeşlerim diye hitap ettiği çetesinin insanlara uyguladığı şiddeti izliyoruz. Aslında seyirciyi sürekli oyunda tutmak için bir anlatıcı belirlemek bir sinema hilesidir ve büyük bir risktir. Ben Kubrick anlatısına bir vurgu daha yapmak istiyorum, bu da yarattığı zıtlık algısına dair olacak. Süt Bar demek mümkün herhalde, mekanın tasarımı tezatlıklarla dolu. Mekandaki kaos; şiddet ve seks objeleri bir yana dursun gerek sütün doğallığı ve temizliği gerek beyaz rengin saflığı başlı başına semboldür.
Bu yöntem Ludovico tedavisidir. Bu sahnelerde aşırıya kaçma halleri, bilinçli bir rahatsız ediciliktir aslında. Şüphesiz, usta yönetmen yaptığı bu şapka seçimleri ile karakterlerin kişilik betimlemesini yapmış ve grup içindeki eşitsizlik durumunu sergilemiştir. Ne zaman bir ev baskını sırasında Alex arkadaşları tarafından tuzağa düşürülür, işte hikayenin gerçek akışı başlar. Alex en son gördüğü Beethoven dinletilmesi işkencesinden sonra ölmek istemiştir ancak bunu başaramamıştır. Sayfa: önceki 1 2 Sayfaya Git Git.
İçindekiler
filmin yönetmeni stanley kubrick'tir. Images courtesy of Park Circus/Warner Bros. britanya'da endüstri. Bu film, Köprüde. Bu filmdeki cinsellik/şiddet içeren sahneler bazı izleyicilerimizi rahatsız edebilir. Asıl ilgilendiği ve eleştirdiği konu şiddettir. Film baştan sona şiddet ve cinsellik temalarını ele alır. Filmde sokak çetelerinin eğlence. Merhaba,bu film sanatsal yönü ağır basan bir escort-bayan-girl.online tabiki görecelidir fakat bu filmi sadece gözlerinizle değil aklınızlada göescort-bayan-girl.online amerikan. otomatik portakal, anthony burgess'in aynı adlı yapıtından uyarlanan yapımı dk.lık film.Her detayı ile kusursuzu hedefleyen sahne tasarıları görüyoruz, bu sahneler bazen bir tecavüz sahnesi bazense akıl almayacak şiddet sahneleri ama estetik açıdan başarılı, aleladelikten çok uzak… Ben keyif aldığım bu sahneleri izlerken çokça rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. Filmin yönetmeni Stanley Kubrick 'tir. Bu sırada onları ayırmaya birkaç polis gelir. Fonda özellikle içgörünün, huzurun rengi olan mavi ile coşkunun, heyecanın rengi olan kırmızının kullanımıyla yaratılan zıtlık, gerilimli bir müzik ile de desteklenerek izleyici , filmin kaosuna hazırlandırılır. Öncelikle bir uyarı yapmalıyım, bu film herkesin izleyebileceği türden bir film değil : Biraz ağır geldi bana. Bir başlık daha açmak istiyorum, Otomatik Portakal ve Naziler diye. Alex eski arkadaşlarından da dayak yer zira arkadaşları bu defa şiddeti polis olarak üretmektedir. Erişim tarihi: 6 Mayıs Ailesi onu istemez. Adeta hesaplaşma üstüne hesaplaşma yaşarız. Film, Alex'in çetesiyle süt barda oturdukları sahneyle başlar. Kamera yavaşça yapmış olduğu geri kaydırma boyunca tüm bunları seyircinin rahatlıkla görebileceği uzunlukta görünür kılar. Özelliklede Alex, manik depresif kişiliğinin tam tersi ölçüde bir centilmen kadar güzel konuşabilmektedir bu dili. Alex hapishaneden çıkar ve filmin çözülme sahneleri ardı ardına seyirciyle buluşur. Zaten tipindeki imaj ile hal ve hareketlerinde açıkça bir Hitler göndermesi barınıyordu. Bu uzun giriş planının ardından gölgelerin hakim olduğu klostrobik bir plana geçiş yapılır. Film Alex'in bakış açısıyla anlatılır. Filmin başından bu yana şiddet yanlısı manik bir karakter olarak sunulan Alex, sabah olduğunda gözündeki takma kirpiği çıkarmış, normal bir gence dönüşmüş ve hatta izleyicinin diğer her odadan daha alışık olduğu bir odada uyanmıştır. Kendini özel kılan bu birçok özelliği ile Kubrick ; günümüzde sinema tarihinin en iyi yönetmenlerinden biri olarak değerlendirilmekle birlikte, kendinden sonraki birçok yönetmene ilham kaynağı olmuş ve hala olmaktadır. Ancak psikoljik olaylar ve yönetmenin canlandırmaya çalıştığı konu mükemmel diyebildirticek düzeyde Türkçeye "Otomatik Portakal" şeklinde çevrilen bu başyapıtın oluşması için Kubrick film için gerekli olan teknik araştırmalarını davranış psikolojisini ve şartlı refleks terapisi üzerine kitaplar okuyarak yapmıştır. Sonuç olarak, iyi iş çıkmış ortaya, etkileyici, kült bir film. Neredeyse ders niteliğinde sekanslar görüyoruz. Ama yazdığım gibi görsellikten çok düşünselliğe sevkediyor insanı Konu [ değiştir kaynağı değiştir ]. Malcolm McDowellın oyunculuğuna ve ifadelerine hayran kaldığım ilk filmi, Stanley Kubrick hakkında konuşmaya gerek görmüyorum. Senfonisi çalar. Filmde gardiyanlar üstlerine ne kadar saygılı konuşuyor ne kadar itaat ediyorlarsa mahkumlara karşı da o kadar sert davranırlar. Zamanında şiddet uyguladıkları yaşlı adamla karşılaşır öncelikle, sonra da sokaktaki evsizlerden bir güzel dayak yer. Çünkü şiddetin fiziksel dünyada karşılığı olarak sayın Kubrick belli ki Nazileri kabul etmiş ve de izleyiciye böyle aktarmış.